Beyaz kan hücreleri ( Akyuvarlar = Lölositler = White Blood Cell ( WBC), vücudu enfeksiyonlardan korur ve bağışıklık sisteminin bir parçasıdır. Kanın şekilli elemanlarının % 1 ini oluştururlar ve kırmızı kan hücrelerinden sayıca çok azdırlar. Sayıları; 7000-11000/mm3 tür. Her hangi bir enfeksiyonda bu sayı artar. Kısmen kemik iliğinde kısmen de lenfoid dokularda üretilirler. Dolaşımda 4-8 saat kadar bulunurlar, dokularda bulunanlar ise 4-5 gün kadar yaşarlar.

Granül içerip içermemelerine bağlı olarak 2 ana gruba ayrılırlar: Granülositler (granül içerirler ) ve agranülositler (granül içermezler).

Granülositler:

Granül içeren 3 tip beyaz kan hücresi vardır:

Nötrofiller:

Beyaz kan hücrelerinin en yaygın türüdür. Soluk mavi-pembe granülleri vardır. Tüm beyaz kan hücrelerinin ortalama % 62 sini (55-70) oluştururlar. Bakterilere karşı vücudun en önemli savunma elemanıdır. Bakterileri sindirerek öldürürler. Buna fagositoz denir. Nötrofiller yaşamları boyunca 5-20 bakteri fagosite edebilir. Enfeksiyon esnasında kanda nötrofil miktarı artar.

Eozinofiller:

Tüm beyaz kan hücrelerinin ortalama % 2 sini oluştururlar. Turuncu-kırmızı granülleri vardır. Parazitlerin, antijen-antikor kompleksini yok ederler ve allerjik reaksiyonlarda rol oynarlar.

Bazofiller:

Tüm beyaz kan hücrelerinin ortalama % 0,4’ünü oluştururlar. Mor renkli granülleri vardır. İşlevleri henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak alerjik reaksiyonlarda rol oynarlar. Heparin, histamin ve seratonin içerirler.

Agranülositler:

Granül içermezler. İki tipi vardır:

Monositler:

Tüm beyaz kan hücrelerinin ortalama % 5.3 ünü oluştururlar. Dolaşımdaki fagositlerdir ve en büyük kan hücreleridir. Monositler ortalama 10-20 saat kanda kalırlar ve daha sonra dokulara geçerek makrofaj adını alırlar ve burada aylar, yıllarca yaşayabilirler. Yaşamları boyunca 100 civarında bakteri fagosite edebilirler. Bu hücreler vücutta, eski, hasarlı ve ölü hücreleri sindirirler. Makrofajlar, karaciğer, dalak, akciğer, lenf düğümleri, deri ve bağırsaklarda bulunurlar. Vücut boyunca dağılmış makrofaj sistemi, retikuloendotelyal sistem olarak adlandırılır.

Lenfositler:

Vücudun bağışıklık sisteminin karmaşık hücreleridir. Tüm beyaz kan hücrelerinin ortalama % 30’unu oluştururlar. Tek çekirdekleri vardır. İki tip lenfosit vardır: T-Lenfositler ve B-Lenfositler.

T-Lenfositler:

Lenfositlerin % 75’i T-Lenfositlerdir. T-lenfositler hücresel bağışıklıktan sorumludurlar. T-lenfositler yaşamlarına kemik iliğindeki kök hücrelerinden başlarlar, daha sonra timüs bezine giderek orada olgunlaşırlar. Bu olgunlaşma sırasında T lenfosit yüzeyinde pek çok reseptör yerleşir.

T-hücre yüzeyinde yüzey immünglobulin bulunmaz. Bunun yerine antijenleri özgül olarak tanıyan “T hücre reseptörü = TCR” bulunur. Bir T lenfositi sadece tek bir çeşit antijen için TCR taşır.Organizmaya antijen girdiğinde yüzeyinde bu antijene özgül reseptör taşıyan T-lenfositleri bulur ve uyarır. Uyarılan T lenfositler başkalaşıma uğrar ve sonuçta o antijene duyarlı T-lenfositler oluşur. T lenfositler immün sistemin en önemli hücreleridir ve doğrudan antikora bağımlı olmayan ve hücrelerin yönettiği ve katıldığı özgül immüniteyi oluştururlar. T-lenfositlerinin birçok türü vardır:

Yardımcı T hücreleri:

Hücre zarları üzerinde CD4 olarak adlandırılan proteinleri vardır. Yardımcı ve uyarıcı rolü olan lenfositlerdir. Diğer T ve B lenfositlerinin aktivitelerini arttırırlar. Sayıları azalırsa B ve T hücrelerinin antijene yanıtı zayıflar, bozulur. Ayrıca çeşitli sitokinler salgılayarak T hücresi, monosit -makrofaj ve diğer bazı hücrelerin sayıca ve aktivite olarak güçlenmelerini sağlarlar. Yani immün sitemin orkestra şefi durumundadırlar. Yüzeylerindeki CD4 molekülü AİDS etkeni olan HIV için de giriş kapısıdır.

Sitotoksik T Hücreleri (Katil T hücreleri) :

CD8 yüzey molekülü taşır. Öldürücü rolleri vardır. Virus, bakteri ve parazit ile infekte hücreler, tümör hücreleri, transplante doku ve organ hücreleri gibi organizmaya zararlı veya yabancı hücrelere saldırarak öldüren hücrelerdir.

Bellek T hücreleri :

Bellek T hücreleri antijeni tanımış olan çok uzun ömürlü ve antijenle tekrar karşılaştığında çok hızlı ve güçlü bağışık yanıt oluşturan hücrelerdir.

Baskılayıcı T hücreleri:

Baskılayıcı T Hücreleri sitotoksik ve yardımcı T-hücre etkinliğini baskılayarak bağışıklık yanıtını dengeler ve aşırıya kaçmasını önler.

Organizmada bağışık yanıtın düzenli bir şekilde işleyebilmesi Yardımcı T Lenfosit/ Sitotoksik ve Baskılayıcı T lenfosit oranının belirli bir dengede olması gerekir. Normalde bu oran 1.7 civarındadır.Bu oran yardımcı lenfosit sayısının artması sonucu bozulursa gereğinden fazla bağışık yanıt oluşumuna yol açabilir (Allerjik olaylar gibi).Sitotoksik ve baskılayıcı lenfosit sayısının artmasıyla bozulacak olursa bağışık yanıtta aşırı bir baskılanma olacağı için immünite düşüklüğü meydana gelir.

B- Lenfositler:

B lenfositler humoral bağışıklıktan (antikor üretimi) sorumludurlar. Kemik iliğinde olgunlaşırlar. Kandaki lenfositlerin %25’i, dalaktakilerin %50’si B-lenfosittir.

Organizmaya giren antijen, yüzeyinde bu antijene özgül reseptör taşıyan B-lenfositleri bulur ve uyarır. Uyarılan B-lenfositler başkalaşıma uğrar ve plazma hücresine dönüşürler. Plazma hücresi de uyaran antijene özgül olan çok miktarda antikor (immunglobulin) sentezler. Plazma hücresinin çoğalma yeteneği yoktur ve ömrü kısadır. (~ 2-3 gün). Ancak bir dakikada yaklaşık 20 bin antikor molekülü sentezleyebildiği gösterilmiştir.

B lenfositler sentezledikleri immünglobulin moleküllerini hücre yüzeylerinde zarda taşırlar ve bu molekül antijene karşı özgül reseptördür. İmmun globülinlerin (Gamaglobulinler) . IgG, IgM, IgE, IgA ve IgD olmak üzere 5 çeşidi vardır.

Bir B lenfosit sadece tek bir çeşit antijene bağlanabilen yüzey immünglobulin reseptör taşır. Bu nedenle immün sistemde, zaman içinde karşılaşma ihtimali olan onbinlerce çeşit antijene karşı özgül reseptör taşıyan onbinlerce B-lenfosit çeşidi hazır durumda bulunmaktadır.

Uyarılan B-lenfositlerinden bir kısmı ise bellek hücre haline gelir. Bellek B-lenfositleri uzun ömürlüdür (bazen bir ömür boyu) ve aynı antijenle tekrar karşılaştıklarında hızla çoğalarak daha hızlı ve güçlü antikor yanıtı oluştururlar.

CEVAP VER

Yorumunuzu girin
İsminizi girin

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.